NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
15- (2282) حدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة وأبو
عامر الأشعري ومحمد
بن العلاء
(واللفظ لأبي
عامر). قالوا:
حدثنا أبو
أسامة عن
بريد، عن أبي
بردة، عن أبي
موسى، عن
النبي صلى
الله عليه
وسلم
قال:
" إن
مثل ما بعثني
الله به عز
وجل من الهدى
والعلم كمثل
غيث أصاب
أرضا. فكانت
منه طائفة
طيبة. قبلت
الماء فأنبتت
الكلأ والعشب
الكثير. وكان
منها أجادب
أمسكت الماء.
فنفع الله بها
الناس. فشربوا
منها وسقوا
ورعوا. وأصاب
طائفة منها
أخرى. إنما هي
قيعان لا تمسك
ماء ولا تنبت
كلأ. فذلك مثل
من فقه في دين
الله، ونفعه
بما بعثني
الله به، فعلم
وعلم. ومثل من
لم يرفع بذلك
رأسا. ولم
يقبل هدى الله
الذي أرسلت به".
{15}
Bize Ebu Bekr b. Ebî
Şeybe ile Ebu Amir EI-Eş'arî ve Muhammed b. Ala' rivayet ettiler. Lafız Ebu
Amir'indir. (Dedilerki): Bize Ebu Usame Büreyd'den, o da Ebu Bürde'den, o da Ebu Musa'dan, o da Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellern)'den
naklen rivayet etti:
«Gerçekten Allah (Azze
ve Celle)'nin beni hidayet ve ilimle göndermesinin misali bir yere isabet eden
yağmur gibidir. Bu yerin bir kısmı güzeldir. Suyu kabul eder, ot ve birçok
çimen bitirir. Bir kısmı da çoraktır. Suyu tutar. Allah onunla da insanlara
fayda verir. Ondan su içerler, hayvan sularlar, hayvan otlatırlar. Yerin başka
bir kısmına da yağmur isabet eder, ancak o sadece düz yerdir. Ne su tutar, ne
de çimen bitirir, işte Allah'ın dinince fakih olan ve Allah'ın benimle
gönderdiği şeyden kendisine fayda verdiği; öğrenip öğreten kimsenin misali ile
bu hususta kibirinden baş kaldırmayanın ve benim kendisiyle gönderildiğim
Allah'ın hidayetini kabul etmeyenin misali budur.» buyurmuşlar.
[ش (غيث) الغيث
هو المطر.
(الكلأ
والعشب) العشب
والكلأ
والحشيش كلها
أسماء للبنات.
لكن الحشيش مختص
باليابس.
والعشب
والكلأ،
مقصورا، مختصان
بالرطب.
والكلأ
بالهمز يقع
على اليابس
والرطب.
(أجادب) هي
الأرض التي لا
تنبت كلأ.
وقال الخطابي:
هي الأرض التي
تمسك الماء فلا
يسرع فيه
النضوب. قال
ابن بطال
وصاحب المطالع
وآخرون: هو
جمع جدب على
غير قياس. كما
قالوا في حسن
جمعه محاسن.
والقياس أن
محاسن جمع محسن.
وكذا قالوا
مشابه جمع
شبه. وقياسه
أن يكون جمع
مشبه. (قيعان)
جمع القاع.
وهو الأرض
المستوية،
وقيل
الملساء،
وقيل التي لا
نبات فيها،
وهذا هو
المراد في هذا
الحديث كما
صرح به صلى
الله عليه
وسلم. ويجمع
أيضا على أقوع
وأقواع.
والقيعة
بمعنى القاع.
(فقه) الفقه في
اللغة هو
الفهم. يقال
منه: فقه بكسر
القاف فقها،
بفتحها، كفرح
يفرح فرحا.
أما الفقه
الشرعي فقال
صاحب العين
والهروي
وغيرهما: يقال منه
فقه بضم
القاف.
والمراد
بقوله صلى
الله عليه
وسلم "فقه في
دين الله" هذا
الثاني. فيكون
مضموم القاف
على المشهور.
أما معاني
الحديث ومقصوده
فهو تمثيل
الهدى الذي
جاء به صلى
الله عليه
وسلم بالغيث.
ومعناه أن
الأرض ثلاثة
أنواع. وكذلك
الناس. فالنوع
الأول من الأرض
ينتفع بالمطر
فيحيا بعد أن
كان ميتا. وينبت
الكلأ فتنتفع
بها الناس
والدواب
والزرع وغيرها.
وكذا النوع
الأول من
الناس يبلغه
الهدى والعلم
فيحفظه فيحيى
قلبه ويعمل به
ويعلمه غيره.
فينتفع وينفع.
والنوع
الثاني من الأرض
مالا يقبل
الانتفاع في
نفسها لكن
فيها فائدة
وهي إمساك
الماء لغيرها.
فينتفع بها
الناس
والدواب وكذا
النوع الثاني
من الناس لهم
قلوب حافظة
لكن ليست لهم
أفهام ثاقبة
ولا رسوخ لهم
في العلم
يستنبطون به
المعاني
والأحكام
وليس عندهم
اجتهاد في
الطاعة
والعمل به.
فهم يحفظونه
حتى يأتي طالب
محتاج متعطش
لما عندهم من
العلم أهل
للنفع
والانتفاع
فيأخذه منهم فينتفع
به. فهؤلاء
نفعوا بما
بلغهم. والنوع
الثالث من
الأرض السباخ
التي لا تنبت،
ونحوها. فهي
لا تنتفع
بالماء ولا
تمسكه لينتفع
به غيرها.
وكذا النوع
الثالث من
الناس. ليست
لهم قلوب
حافظة ولا
أفهام واعية.
فإذا سمعوا
العلم فلا
ينتفعون به
ولا يحفظونه
لنفع غيرهم].
Diğer tahric: Buhari
ile Nesaî İlim
AÇIKLAMA:
Gays: Yağmur demektir.
Uşb, tela', kele' ve haşiş kelimeleri ot manasına gelirlerse de haşiş kuru ota,
uşb ve kela' yaş ota mahsusturlar. Kele' ise yaş ve kuru ota ıtlak edilir. Kîan
: Kam cem'idir. Düz ve yalabık yerler demektir. Bazıları nebat olmayan yer
manasına geldiğini söylemişlerdir ki; burada murad da odur. Nevevî diyorki: «Bu
hadîsten maksad Nebi {Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in getirdiği doğru yolu
yağmurla temsildir. Manası şudur: Yeryüzü üç nevidir. İnsanlar da öyledir. Bir
nevi yağmurdan faydalanır. Kurumuşken dirilerek çimen bitirir, insanlar,
hayvanlar .ve ekinler ondan istifade eder. İnsanların birinci nev'i de öyledir.
Kendilerine hidayet ve ilim yetişir, onu bellerler. Kalbler dirilir. Onunla
amel eder ve başkasına öğretirler. Bu suretle hem kendileri faydalanır, hem
başkalarını faydalandırırlar. Yerin ikinci nev'i kendisi için faydalanmayı
kabul etmeyendir. Lakin kendisinde başkası için fayda vardır. O da suyu tutması
dır. Böylece ondan insanlar ve hayvanlar faydalanırlar. İnsanların ikinci nev'i
de böyledir. Belleyişli kalbleri vardır. Lakin dürüst anlayışları, mana ve
hükümleri çıkaracak olgun akılları yoktur. Taat ve amelde ictihad edemezler.
Bunlar ilmi ve hidayeti istifade etmek isteyen biri gelip isteyinceye kadar
muhafaza ederler. Gelen onlardan alıp istifade eder. Bu gibiler de kendilerine
ulaşan ilimle başkasına fayda verirler. Yerin üçüncü nev'i hiç bir şey
yetiştirmeyen şabh ve tuzlu yerdir. Bu ne sudan istifade eder, ne de başkası
istifade etsin diye suyu tutar. İnsanların üçüncü nev'i de böyledir. Bunların
ne belleyişli kalbleri vardır, ne de anlayışlı akılları... İlmi işittikleri
vakit ondan faydalanmazlar. Başkaları faydalansın diye bellemezler.»
Görülüyor ki Nevevî
gerek yerin, gerekse insanların üçer kısmını beyan etmiş. Yalnız hadîsin hangi
cümlesi benzetilen kısmın hangi cümlesine misal olduğunu beyan etmemiştir.
Diğer ulema hadîsi üç nev'e tatbik hususunda ihtilaf etmişlerdir. «El-Mebarik»
ismindeki eserin sahibi «Allah'ın dininde fakih olan» cümlesinden «öğrenip,
öğreten» ibaresine kadar olan kısmı yerin birinci nev'ine misal; «kibirinden
baş kaldırmayanın» ibaresini ikinci nev'e; «Allah'ın hidayetini kabul etmeyen»
cümlesini de üçüncü nev'e misal göstermiştir. Bazıları: «Nebi (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) burada insanların en yüksek ve en aşağı tabakalarını
zikretmiş, bunların arasmdakini anlaşıldığı için hazfetmiştir.» demişler.
Kirmani gibi bir takımları da hadîste birinci ismi mesule atfedilen mevsulan
hazfedildiğini söylenişlerdir. İbare şöyle takdir edilir: İşte Allah'ın dininde
fakih olanın misali ve işte kendisine ilim fayda verenin misali ilah... Böylece
insanların üç kısmı da zikredilmiş olur. Yalnız aralarında tertib yoktur. Çünkü
Allah'ın dininde fakih olanlar yerin ikinci nev'ine; ilmi öğrenip öğretenler
birinci nev'ine, kibirlilerse üçüncü nev'ine misaldirler.
Hadîs-i şerîf'te ilmin
envaı vardır. Darb-ı mesel öğrenip öğretmenin fazileti, bunlara şiddetle teşvik
ve ilimden yüz çevirenleri zem bunlardandır.